Bu fotoğrafı İstanbul'daki Topkapı Sarayı’nın Harem bölgesinde bulunan büyüleyici İmparatorluk Salonu’nda (Hünkâr Sofası) çektim. 16. yüzyılın sonlarında inşa edildiği düşünülen bu kubbeli şaheser, Osmanlı sultanlarının resmi kabul ve eğlence salonu olarak hizmet vermiş. Sarayın en büyük kubbesine sahip olan İmparatorluk Salonu, tarihi anların burada canlandığını hayal etmek için eşsiz bir mekân. Sultan, burada sırdaşlarını, yabancı misafirlerini, ailesini ve hasekilerini ağırlardı. Dini kutlamalar, düğün törenleri ve saygı merasimleri bu salonda hayat bulurdu.
1666’daki Büyük Harem Yangını’nın ardından, salon Sultan III. Osman döneminde rokoko tarzında yeniden inşa edildi. Detaylar göz kamaştırıcı: Hollanda’dan getirilen Delft mavisi ve beyaz çiniler duvarları süslerken, Venedik camı aynalar parıltılı bir zarafet katıyor. Altın varaklı sandalyeler, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in bir hediyesi, saatler ise İngiltere Kraliçesi Victoria’nın armağanı. Salondaki altın taht ise ihtişamıyla göz kamaştırıyor ve kubbenin altında adeta hükümranlığını ilan ediyor. Üst galeride bir zamanlar Valide Sultan ve hasekiler otururmuş. Ayrıca aynanın arkasındaki gizli bir kapı, sultana güvenli bir geçiş imkânı sağlarmış.
Salonun kapılarından her biri önemli odalara açılıyor: biri Valide Sultan dairelerine, diğeri sultanın hamamına, diğerleri ise yemek ve yatak odalarına. Bu odalar, 17. yüzyılda muhteşem çiniler ve çeşmelerle yeniden tasarlanmış. İmparatorluk Salonu’nun klasik ve rokoko tarzlarını birleştiren benzersiz yapısı, burayı tarihin en görkemli anlarının yaşandığı bir mekân haline getiriyor. Burada dururken, sanat, güç ve entrikayla dolu bir dönemin izlerini hissettim.