Gövde: Canon 7D Mark II
Canon EOS 7D Mark II
Gövde olarak 1.6 crop faktörlü, APS-C sensörlü, 20.2 megapiksel
çözünürlüklü Canon 7D Mark II kullanıyorum. Full frame sensörlü olmaması itibari ile
fotoğraf kalitesi ve bokeh yaratabilme yeteneği full frame 'lere göre biraz daha düşük olabilir ancak tele
objektifimi kullanmayı sevdiğim için 1,6 crop faktörünün çok işime yaradığını
söyleyebilirim. Çünkü bu gövdeye taktığınız her objektifin odak uzaklığı 1,6 katıyla çarpılıyor. Bu da 400
mm'lik objektifimi taktığımda 35mm eşdeğer olarak 400 x 1.6 = 640mm değerine ulaşabilmemi
sağlıyor. Benim gövdelerde dikkat ettiğim özelliklerden biri de ele nasıl oturduğu ve verdiği kalite
hissidir. 7D Mark II magnezyum alaşım gövdesi ile bu anlamda başarılı bir gövdedir. 7D MkII'nin
üstün özelliklerinden diğer ikisi de üstün oto-fokus yetenekleri ve saniyede 10 kare çekmeye izin veren
hızı. Sahip olduğu çift DIGIC 6 işlemci ile makinenin operasyon hızı çok iyi. Makine üzerinde
GPS alıcısı da bulunuyor. Böylece çektiğiniz her fotoğrafın EXIF bilgilerinde çekmiş olduğunuz lokasyonun
koordinatları yer alıyor. Gezi fotoğrafçıları için olmazsa olmaz bir özellik bu. Ancak
satışına başlandığı tarih olan Kasım 2014 tarihinin üzerinden bir hayli zaman geçtiği için artık yavaş yavaş
rakiplerinin gerisinde kalmaya başladı. Canon bunu bir nebze telafi etmek için Eylül
2016 tarihinde 1.1.0 nolu firmware yayınladı, Bu firmware 'in en büyük getirdiği özellik şüphesiz Canon W-E1
Wifi Adapter ile artık fotoğraf makinenizin Wifi destekli hale gelmiş olması. Cep
telefonunuza indireceğiniz Canon Camera Connect uygulaması ile artık 7D Mark II makinenizden çektiğiniz
fotoğraflar anında cep telefonunuzda. Böylece anlık olarak sosyal medya hesaplarınızda
fotoğrafları paylaşabilirsiniz.
Genel Kullanım Objektifim: Canon EF 24-105mm f/4L IS USM
Herhangi bir yere gezmeye gitmişsem muhtemelen bu objektifimi
kullanıyorumdur. Çünkü 105 / 24 = 5x optik zoom yapma yeteneği sayesinde sık sık lens
değiştirmek zorunda kalmıyorum. Sık sık lens değiştirmek zorunda kalmak ciddi anlamda zaman kaybı oluyor ve
lensi değiştirme sırasında lensi düşürme ihtimaliniz de cabası. Ayrıca değiştirme
sırasında kaybettiğiniz zaman belki de çok güzel bir kareyi kaçırmanıza mâl olabilir. 24-105 lens, 1,6 crop
faktörlü bir gövdede 38 - 168 gibi kullanışlı bir odak aralığı sağlıyor. Ancak geniş bir
kadraja ihtiyacınız olduğunda, 38 mm size dar gelebilir. Bu sebeple çantanızda geniş açılı bir lense de
ihtiyacınız var. Bu lensin sağlamış olduğu sabit f/4 diyafram, ışığı yakalayabilme anlamında
her ne kadar çok geniş olmasa da çoğu zaman yeterli. Diyaframın sabit f/4 olması, acaba zoom yaparken
diyafram küçüldü mü endişesi yaratmadan güvenli bir kullanım sağlıyor. Işığın az olduğu
özellikle kapalı ortamlarda daha geniş diyaframlı bir lense ihtiyacınız olabilir. Ya da gövdenizin ISO
performansına güveniyorsanız ISO'yu yükseltmeniz gerekebilir. Son olarak lensin çok başarılı,
3 stop avantaj sağlayan bir görüntü sabitleyiciye (IS) sahip olduğunu belirteyim. Ancak bilindiği üzere IS,
sizin ellerinizin titreşimini gidermeye çalışır, çekeceğiniz nesne hareket ediyorsa fayda
sağlamaz. Bunun için daha düşük enstantane dolayısı ile daha geniş diyafram gereklidir.
Canon EF 24-105mm f/4L IS USM
Geniş Açı Objektifim: Canon EF-S 10-22mm f/3.5-4.5 USM
Canon EF-S 10-22mm f/3.5-4.5 USM
Çok sevdiğim lenslerden biri... 24-105 bölümünde çantanızda daha geniş
açılı bir lens daha olmalı demiştim. İşte bu o. 10 - 22 odak aralığı, 1,6 crop
faktörlü gövdelerde ultra geniş odak uzaklığı olan 16 - 35'e dönüşüyor. Zaten bu objektif EF-S olduğu için
tam kare sensörlü gövdelere takılamıyor. Canon 'un EF objektifleri hem tam kare hem de
APS-C gövdelere takılabilirken, EF-S objektifler sadece APS-C gövdelere takılabiliyor. Sağlamış olduğu 16-35
odak aralığını tam kare sensörde yakalamak istiyorsanız yaklaşık 1800$ değerindeki Canon
EF 16-35 II f/2.8 objektifi kullanmanız gerekiyor. Ya da 1mm ve f/2.8 'den feragat edip Canon EF 17-40 f/4
kullanabilirsiniz. Canon EF-S 10-22mm f/3.5-4.5 USM, sahip olduğu USM motoru ile sessiz ve
gayet hızlı oto-fokus sağlıyor. 10mm 'de f/3.5 maksimum diyarfamı açıklığı sağlarken bu değer 22mm'de f/4.5
'e düşüyor. Ancak bu durum çok sorun oluşturmuyor. Çünkü zaten ultra geniş açıyla çekilen
fotoğraflar genelde manzara fotoğrafları olduğundan derin alan derinliği gerekiyor ve geniş diyaframlar
kullanılmıyor. İstisnalar tabii ki mevcut ama genelde f/7 ve daha kısık diyafram değerlerini
kullanıyorum.
Tele Objektifim: Canon EF 100-400mm f/4.5-5.6L IS USM
Belki de en sevdiğim lens. Hoodu ile beraber kullandığınızda ve 400mm
'ye uzattığınızda sizi foto muhabiri sanıp önünüzü açan insanlarla
karşılabilirsiniz. Bu lens, diğer lenslerden farklı olarak çevirerek zoom yapılmıyor, ileri geri çekilerek
zoom in/out yapılıyor. Sahip olduğu 100mm - 400mm odak uzaklığı, APS-C sensörlü gövdelerde
160mm-640mm gibi yüksek değerlere ulaşıyor. Bununla da yetinmeyip 1,4x ya da 2x teleconverter de
kullanabilirsiniz. Bu durumda sırasıyla inanılması güç 896mm ve 1280mm odak uzaklıklarına ulaşılıyor
ancak bu durumda minimum diyafram f/5.6 'nın altına düştüğünden gövdenin otomatik focus özelliğini
kullanamıyorsunuz. Bu lensle kuş, hayvan fotoğrafları çekebileceğiniz gibi uzaktan insanları
rahatsız etmeden portre fotoğrafları da çekebilirsiniz. Bilindiği üzere portre fotoğraflarında insanlar
yakından çekildiklerinde rahatsız olurlar ve doğallıklarını kaybederler. Bir diğer çekim
alanı da şehir fotoğrafları... Sağladıkları çok dar açılar sayesinde kimsenin çekemediği orijinal kareler
yakalayabilirsiniz. Bu lensin en büyük dezavantajı ağır olmasıdır. Özellikle sabah çıkılan
akşam dönülen uzun gezilerde sırtınızdaki ağrılara hazır olun. Bu lens makineye takıldığında tripoda monte
etmek de çok güç oluyor çünkü ağırlık merkezinin öne kaymasından dolayı dengede durmuyor.
Ancak bunun da çözümü lensle birlikte gelen tripod collar 'ı kullanmak.
Canon EF 100-400mm f/4.5-5.6L IS USM
Makro Objektifim: Canon EF 100mm f/2.8L Macro IS USM
Canon EF 100mm f/2.8L Macro IS USM
Bu lens, Canon'un şu ana kadar ürettiği en keskin, en kaliteli prime
lenslerden biri. Odak uzaklığı değiştirilebilen lenslere zoom lensler denilirken,
sabit odak uzaklıklı lenslere de "prime" lens denir. Bu lens de sabit 100mm odak uzaklığına ve sabit f/2.8
geniş bir diyaframa sahip. Ancak bunlardan da önemlisi makro çekimler için oldukça önemli
olan hibrit IS (görüntü sabitleme) özelliğine sahip. Bu sayede hem titreşimleri engellerken, hem de
milimetrik ileri geri hareketleri engelliyor. 100 mm'lik odak uzaklığı makro çekilecek objelere
yeteri kadar uzak çalışabilmeyi sağlıyor. Makro lenslerin ne kadar yaklaştırma sağladığı bu lenslerin en
önemli özelliklerindendir. Bu lens 1:1 yaklaştırma sağlamayı başarmaktadır. Bu lens her ne
kadar her açıdan mükemmel bir lens olsa da benim için makro fotoğrafçılık birinci önceliğim olmadığından bu
lensi diğer lenslerim kadar çok kullanamıyorum.
Portre Objektifim: Canon EF 50mm f/1.4 USM
Portre fotoğraflarında belki en önemli özellik, çekilen kişinin
fotoğrafın geri kalanından yalıtılabilmesidir. Yani çektiğiniz kişi son derece net ve
keskin, fakat arka planın buğulu (defokus) olabilmelidir. Bu sayede arka planda dikkat dağıtabilecek
nesneler izleyiciyi rahatsız etmez. Ön planın net, arka tarafın defokus olmasına fotoğrafçılık
jargonunda "bokeh" denir. Bu etkiyi artırmak için çok geniş diyaframlara ihtiyaç vardır. Ne kadar geniş
diyafram var ise, bu etki o kadar artar. Çünkü geniş diyafram net alan derinliğini azaltır.
Ancak çok geniş diyaframlarla çalışırken dikkat etmek gereklidir, çünkü aşırı uç değerlerde kişinin burnu
netken, gözü net çıkmayabilir. Bu lens de sahip çok geniş f/1.4 diyaframla çok iyi "bokeh"
yaratabilme yeteneğine sahiptir. Ayrıca f/1.4 diyaframın ışığı yakalayabilme gücü çok fazla olduğundan
karanlık ortamlarda kurtarıcı olabilir. Canon 'un farklı fiyatlarda 3 adet 50mm prime lensi
mevcuttur. Bunlar sırasıyla f/1.2 L, f/1.4 ve f/1.8'dir. f/1.2 lensi yaklaşık 1500$ 'lık fiyatıyla
profesyonellere hitap ederken, benim de sahip olduğum f/1.4 lens iyi fiyat/performans ortaya
koyuyor. f/1.8 'lik lens ise, başarılı görüntü kalitesine rağmen, plastik malzemeden yapılmış olması itibari
ile puan kaybediyor. Ancak en iyi fiyat/görüntü kalitesi oranına sahip.
Canon EF 50mm f/1.4 USM
Diğer Genel Kullanım Objektifim: Canon EF-S 17-55 f/2.8 IS USM
Canon EF-S 17-55 f/2.8 IS USM
Öncelikle şunu belirteyim ki bu lens benim değil malesef, bir arkadaşımdan ara sıra ödünç alıyorum. Bu lens
son zamanlarda popüler genel kullanım lensim olmaya aday. Bilindiği üzere Canon daha
kaliteli optik malzeme kullandığı profesyonel objektiflerine "L" ibaresi ekliyor ve meşhur kırmızı halka ile
taçlandırıyor. (Kırmızı halkayı yukarıdaki L lens fotoğraflarında görebilirsiniz.) Ancak
bu durum sadece EF serisi yani tam kare makinelere uygun lensler için geçerli. Crop faktörlü EF-S serisi
objektifler için "L" kategorisini nedense kullanmıyor. Ancak eğer bu objektif bir EF lens
olsaydı, kesinlikle "L" ibaresini almaya hak kazanırdı. Sabit f/2.8 diyaframa, çok başarılı bir "IS" 'e ve
35 mm eşdeğeri 27 - 88mm odak aralığına sahip. Bu değerleri ile Canon 'un tam kare
sensörler için ürettiği yine f/2.8 sabit diyaframlı, 2,300$ fiyat etiketli meşhur EF 24-70mm f/2.8L II USM
lensine denk geliyor. Hem de bu lenste IS yokken, 17-55 'de IS de mevcut. Az ışıklı
ortamlarda f/2.8 ve IS güçlerini birleştirince çok başarılı sonuçlar yaratıyor. Bu objektifle az ışıklı
ortamda çektiğim çok sevdiğim fotoğraflarımdan biri olan Ayasofya fotoğrafıma bu linkten göz atabilirsiniz. Bu lens olmasaydı bu fotoğraf da
olmayacaktı.
Tripodum: Manfrotto 190XPROB, 322RC2 Joystick Kafa
Tripodlar az ışıklı ortamlarda fotoğraf çekmenin olmazsa olmazlarıdır. Özellikle fotoğraf jargonunda "blue
hour" tabir edilen güneş doğumundan önceki yarım saat ve güneş batımından sonraki yarım
saat, ışığın en güzel olduğu zamanlardır. Ancak mavi saat anlarında ışık son derece az olduğundan en az
birkaç saniyelik uzun pozlamalar gerekmektedir. Bu kadar uzun enstantane ile elde titreşimsiz
fotoğraf çekebilmek imkansız olduğundan makinemizi bir tripoda sabitlememiz gerekiyor. Tripod üzerinde çekim
yaparken titreşim oluşmasını engellemek için makine üzerindeki deklanşörü kullanmamak
gerekir. Bunun yerine kablolu/kablosuz uzaktan kumandalı deklanşör ya da makinenin 2 saniye süreli otomatik
çekim modunu kullanabiliriz. Uzaktan kumandalı deklanşör daha kolay bir kullanım sağlar.
Tripodların en belirgin özellikleri taşıyabildikleri ağırlık, kendi ağırlıkları ve ulaşabildikleri
maksimum/minimum yüksekliklerdir. Manfrotto 190XPROB, 5 kg ağırlık taşıyabilirken kendi ağırlığı
1,8 kg 'dir. Tripodun kendi ağırlığı oldukça önemlidir; çoğu fotoğrafçı gün boyu süren gezileri sırasında
esas tripodlarının yerine daha hafif gezi tripodlarını taşırlar. Kaliteli fotoğraf
çantalarında bu tip hafif tripodları monte edebilecek aparatlar mevcuttur. 190XPROB tripod bu tip hafif
tripod kategorisine girmiyor, bu tripodu sadece birkaç saatliğine fotoğraf çekmeye çıktığım
zaman yanıma alıyorum. 190XPROB'nin malzeme kalitesi son derece iyi ayrıca Manfrotto 'ya özel bir patent ile
orta direği yatay hale gelerek yere çok yakın (min 8,5 cm) çekimler yapılmasına imkan
sağlıyor. (Örnek bir fotoğraf için tıklayınız.). Ulaşabildiği
maksimum yükseklik ise 146 cm. Tripodlar hakkında bir diğer önemli
konu, kullandığı kafa (head). Farklı amaçlar için farklı tip kafalar mevcut. Ben Manfrotto 322RC2 joystick
kafa kullanıyorum. Bu başlıkla, joystick'e bastırıp, pozisyonu istediğiniz açıya getirip
joystick'i bıraktığınızda başlık kilitlenmiş oluyor. Bence olabilecek en hızlı ve en pratik çözüm. Kafanın
ağırlığı yaklaşık 635gr. Yani tripod gövdesi ile birlikte toplam ağırlık 2.5 kg oluyor.
Manfrotto 190XPROB
Manfrotto 322RC2 Joystick Kafa
Gezi Tripodum: MeFOTO RoadTrip Titanium Travel Tripod
MeFOTO RoadTrip Titanium Travel Tripod
Beğendiğiniz bir fotoğrafı gördüğünüzde belki de içinizden bunun
aynısını sizin de çekebileceğinizi düşündüğünüz oluyordur. Belki de doğru fakat, iyi
bir fotoğraf ciddi emek ve fedakarlık gerektirir. Şans faktörü tabii ki çok önemlidir, ancak şansı yakalamak
için imkan doğurmalısınız. Gün doğumu fotoğrafları için karanlık saatlerde çalan
alarmlar, kilolarca ekipmanın sırtlarda taşınması, tehlikeli denilebilecek yerlere tek başına gidilmesi,
ailenizle geçireceğiniz zamandan kısıp fotoğrafa zaman ayrılması ilk aklıma gelenler...
Bunlardan belki de en yorucu olanı ağırlık konusu. Çantanızda birçok lens, makinenin kendisi, şarj
cihazları, filtreleriniz, uzaktan kumandanız ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de tripodunuzu
yanınızda bulundurmanız gerekiyor. Özellikle yurt dışına gezmeye gittiğinizde fotoğraf çekiyorsanız bu
ekipmanları sabah otelden çıktığınızdan andan, gece yarısı geri döndüğünüz ana kadar yanınızda
taşımanız gerekiyor. Sabah çıkarken tripodu almasanız akşam olduğunda tekrar otele geri gelip tripodu
almanız gerekiyor. Bu da belki de şehrin diğer ucundan geri dönmeniz gerektiğinden ciddi zaman
kaybı anlamına geliyor. En iyisi tripodu sabahtan yanınıza almak... İşte tam da bu tip durumlarda kullanmak
için MeFOTO RoadTrip tripodum imdada yetişiyor. Manfrotto tripodum her ne kadar harika
sonuçlar çıkarsa da tüm gün yanınızda taşımak için uygun bir tripod değil. Manfrotto 190XPROB tripodum,
322RC2 kafayla birlikte 2.5 KG iken, MeFOTO ise çok daha hafif ve sadece 1.6 KG. Ancak
yetenekleri ve kapasitesi elbette Manfrotto kadar iyi değil. Ulaşabildiği maksimum yükseklik 150 cm iken,
yere en yakın çekim mesafesi 40 cm. Kullanırken dikkatli olmalısınız, makine ve lensiniz
ağır ise özellikle de dik kadraj çekim yapıyorsanız titreme olasılığı malesef çok yüksek. Ancak yatay kadraj
çekimlerde sorunsuz harika bir iş çıkartıyor.