Uzun zamandır bir yeri ziyaret etmek için hiç bu kadar heyecanlanmamıştım. İtiraf etmeliyim ki, Le Havre 'dan Le Mont Saint-Michel 'i görmek için yola çıktığımızda bu kadar etkileyici bir yer göreceğimi düşünmüyordum. Ama burayı gördüğüm anda mistik bir atmosfer adeta beni içine doğru çekti. Son birkaç kilometre geçmek bilmedi. Geçmişi MS 500'lü yıllara kadar uzanan bu tarihi yer, yüzyıllar boyunca çok çeşitli savaşlar ve kuşatmalar görmüş. İlk olarak sadece bir şapelden ibaretmiş ancak zaman geçtikçe manastır, köy ve nihayetinde kale haline dönüşmüş. Orta çağ konulu filmlerde görmeye alışık olduğumuz, kalenin etrafını saran su bendinin üzerine açılan kapı girişinde bekleyen muhafızlar, girişten geçtikten sonra bir köy, en tepede bir saray ve manastır. Gerçekte de böyle tarihi mekanlar varmış. Etrafı ise medcezir bölgesi. Yılın belli dönemlerinde burası ada halini alırken bazı dönemlerde tamamen çölün ortasında duran bir kale görünümünde. Gel-gitlerin çok ani oluşması ile ünlü bir bölge. Sular çekilmiş de olsa, belli yerler dışında yürümek çok tehlikeli. Fransızların söylediğine göre, Fransa'nın Eyfel kulesinden sonraki en turistik yeri ve yılda 3,000,000 'dan fazla insan burayı ziyaret ediyor. Ben de bu bölgeye gelmeden önce burayı bilmiyor olmama hayret ettim. Kesinlikle görülmesi gereken bir yer bence. Paris'ten arabayla 3,5 - 4 saatlik bir mesafe. Paris'i gezmeye gelenlere duyurulur. Ben bu fotoğrafı, kalenin içinde çektiğim onlarca kareden sonra dönüş yolunda çektim. Aslında yol işlek ve dar olduğundan fotoğraf çekmek için duraklamaya hiç uygun bir yer değildi. Arabayı hafifçe sağa parkedip koşarak bu kareyi çektim. Fotoğrafı, Canon 60D gövde ve 24-105 L f/4 lensim ile çektim.